12 Ekim 2010 Salı

AYNI DENİZLERİN ÇOCUKLARI


Bizler tek başımıza bir küçük bir dere, akarken sessizce tek başımıza bir hiçiz. Geçtiği yerlerde başka dereler, küçük akıntılar da karışır ve büyür büyür kocaman bir akarsu olarak dökülürler aynı denizlere, arı duru bir halde. Kimilerimiz bir şelale gibi çağlayarak coşkuyla katılırken bu akışa, kimimiz sakin ve sessizdir getirdiği yükün ağırlığıyla, belki biraz da düşünceli.Her birimiz kendi akışımızda bir hiçiz eksiğiz aslında.Her birimiz bir diğerimizn eksiğini tamamlıyoruz. Böylece bütüne doğru bir yol alıyoruz. Sen olmazsan ben olmam,ben olmazsan sen de yoksundur. Tek başımıza bir hiçlik denizinde boğuluruz da hiç kimse duymaz sesimizi. Bu şekilde baş edilmez bulanık sularla, karanlık girdaplarla, kayboluruz. Yüreğinde sevgi olanlar hep aynı denizlere dökülürler aslında.Ve yüreğinde sevgi barındıran küçük dereler eninde sonunda birleşirler bir noktada mutlaka. Ve hiç kimse durduramaz bu akışı. Çünkü yürek ve akıl birliğidir bunun adı. Bazen Öyle bir yağmur başlar ki, sağnak sağnak. Her yağan damla yüreğinize damlar, vurur vurur. Her yeri sel alır, balçık, pislik olmuştur. Evinizin bahçesinin duvarlarını alır götürür ve duvarın altında kalmıştır, en sevdiğiniz köpeğinizin kulübesi. Köpeğinize yanarken içiniz, yağmurun altında öylece kalakalırsınız, çaresiz.Bir an düşünürsünüz. Bir ses fısıldar durur size köpeğin orada, köpeğin orada. Bu arada yağmur alabildiğine hızlanmıştır ve sırıl sıklam olmuşsunuzdur. O sesin verdiği acıyla koşarsınız bir ümitle kulübenin olduğu yere, ''Hayatta kalmalısın geliyorum'' diyen yürek sesinizle. Bakarsınız ki kulübeyi kaldırdığınızda yaşıyor,yaşıyor,yaşıyordur. Ve o anda köpeği çıkarmaya çalışırsınız ama gücünüz yetmez kaldırmaya ve en sonunda ayaklarınız gömülürken balçık çamura, bir anda kaldırıp fırlatırsınız bir hamleyle.Ve işte kurtulmuştur.Aslında siz de inanamazsınız yaptığınıza, köpeğe dokunmaya, yanına yanaşmaya korkan siz, köpeği kucakladığınızı fark edersiniz. Yağmura bir de gözyaşlarınız eşlik etmeye başlamıştır. İşte yağmurun hikmeti dersiniz de sellerin,balçığın bile önünde duramayacağı bir duyguyu keşfedersiniz. Hayatta böyle değil midir? Mücadele edersiniz, mücadele edersiniz ama sonuç alamazsınız. Hayatınız hep mücadeleyle geçmiştir hep boşa çıkmıştır. Ve dersiniz ki; insanlar bunları hiç çaba harcamadan, mücadele etmeden elde ediyor. Ama ben niye yapamıyorum. Kendinizi yenik hissedersiniz, emekleriniz boşa gitmiştir. Oysa ki şöyle bir düşünürseniz bulacaksınızdır nedenini. İstediğinizi sandığınız şeyi gerçekten, yürekten hissediyor musunuz? Sonra, eğer bir mücadeleyi kaybetmişseniz yanlış taraftasınızdır ki bu da göreceli bir kavramdır. Eğer yanlış tarafta olup başarılı olmaktansa, kendi doğrularınızın tarafında yenik olmayı tercih etmişseniz, bu sonuç çok doğaldır. Evet sonuca üzülürsünüz ama huzurlusunuzdur. Bir de eğer mücadeleniz kirlenmişliğin, bulanıklığın içinde ise ya da bir bataklıktaysa, bataklığın içinde mücadele edemezsiniz. O zaman geri çekilip bir nefes alıp şöyle bir etrafı izlemek durumundasınız. Yoksa bataklıkta siz de batarsınız ve kaybolursunuz. Onun için mücadeleye bataklığın kurutulmasından başlamanız gerekiyor. Bu da tek başınıza olmayacaktır elbette. İşte burada yürekleri aynı denize dökülen insanlar bir ırmak, bir akarsu oluşturmak zorundadır. O yüzden mücadele için zamanın da olgunlaşması gerekir. Zamanı gelmemiş bir mücadele yenilgiyle sonuçlanır daima.

Melda Yaşar