14 Ocak 2010 Perşembe

MEARİC VE NAZİAT SURELERİ

MEARİC SURESİ

Soran birisi, geleceği kuşkusuz azabı sordu. Küfre sapanlar içindir o. Yoktur onu savacak. Yükselme boyutlarının/ derecelerinin sahibi Allah'tandır o. Melekler ve ruh, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler O'na. Artık güzel bir sabırla sabret. Onlar onu çok uzak görüyorlar. Biz ise onu çok yakın görüyoruz. O gün gök, erimiş bir maden gibi olur. Dağlar, atılmış, renkli yün gibi olur. En yakın dostlar birbirlerinin halini sormaz/ bir dost bir dostundan bir şey isteyemez. Birbirlerine gösterilirler. Suçlu, o günün azabından kurtulmak için oğullarını fidye vermeyi bile ister. Eşini, kardeşini, kendisini kucaklayıp barındıran ailesini. Ve yeryüzündeki insanların tümünü fidye verip kendisini kurtarmayı ister. Hayır, hayır! O, alevlenen bir ateştir.
-Çağırır, sırtını dönüp uzaklaşanı.
-Toparlayıp kasada yığanı/ depolayanı.
-işin gereği şu ki, insan; aceleci/hırslı/sabırsız/tahammülsüz yaratılmıştır.
-Kensine kötülük/hoşnutsuzluk dokununca basar bağırır.
-Kendisine hayır ve nimet ulaşınca ondan başkalarının yararlanmasına engel olur.
Namazlarını/dualarını yerine getirenler müstesna.
-Bunlar, namazlarında/dualarında süreklidirler.
-Bunların mallarında belirli bir hak vardır: Yoksul ve yoksun için.
-Bunlar, din gününü içtenlikle doğrularlar.
-Bunlar, yalnız Rablerinin azabından ürperirler.
-Bunlar ırzlarını titizlikle korurlar.Kim bunun ötesini isterse, işte böyleleri, sınırı aşanların ta kendileridir.
-Bunlar, kendilerindeki emanetlere ve ahitlerine sadık kalırlar.
-Bunlar, tanıklıklarını tam yaparlar.
İşte bunlar cennetlerde ikram göreceklerdir. İş, onların sandığı gibi değil! Doğuların ve batıların Rabbine yemin olsun ki, biz gerçekten gücü yetenleriz;Onları kendilerinden daha üztün olanlarla değiştirmeye.Mearic suresi (1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,17,18,19,20,21,22,23,2425,26,27,29,31,32,33,40,41)


NAZİAT SURESİ
Yemin olsun çekip koparanlara/yay çekenlere/kuyudan su çekenlere/bağsız bekçisiz koşan atlara/ayrılık yüzünden hasret çekenlere/daldırıp daldırıp çıkaranlara. Yemin olsun, rahatça, incitmeden çekenlere/ düğümü hünerle çözenlere/bir yerden bir yere gidenlere/coşkuyla iç çekenlere. Yemin olsun, boşlukta ya da suda yüzüp gidenlere ,derken, öne geçip yarışı kazananlara,
Bir iş ve oluşu çekip çevirenlere,
Ki, o gün şiddetle sarsacak olan saracaktır. Onu ardı sıra gelen izleyecektir.
Siz mi daha zorsunuz yaratılışça, gök mü? Onu O yapıp kurdu. Onun boyunu yükseltti; ardından ona ahenk ve düzen verdi. Gecesini kararttı, kuşluğunu ortaya çıkardı. Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı. Ondan suyunu, otlağını çıkardı. Dağları, demir atmış gibi oturttu.Naziat suresi (1,2,3,4,5,6,7,27,28,29,30,31,32)





Takva kavramı açık ve net olarak veriliyor. İnsanların aceleci/hırslı/sabırsız/tahammülsüzlük gibi kötü özellikleri vurgulanmakta.Aslında bu özelliklerin ve takvaca üstün olmanın önemli noktaları mevcut olamkala birlikte, daha başka ayetlerde daha başka önemli noktalarda bulunmakatadır.Emanetlere ve ahitlerine sadık olmak derken ne demek istiyor acaba diye düşünüyor insan. Bu emanetler nelerdir acaba, sadece insanlar arası ilişkilerden mi bahsediliyor. Bununla birlikte insanoğluna emanet edilen başka neler var. Başka ayetleri de düşününce görülüyor ki doğa ve tüm canılılar ve hatta evren de insanoğluna emanet edilmiştir, diye düşünmekteyim. Ayrıca ahitlerine sadık kalmak ne demek, ne düşünmek gerekiyor acaba. Kur'an'da bazı surelerde bir çok ayetlerde bir ahitleşmeden bahsediliyor. Bunu tam olarak kavrayabilmiş değilim.
Naziat suresinde takva kavramında, bir iş ve oluşu çekip çevirenler çok önemli bence. Çünkü başka surelerde okuduğum ayetlerin bazılarında da bu noktadan bahsediliyor.Hiç bir kötülük yapmadan, kendilerine evlerine kapatıp, ibadetle geçiren insanlarla, dışarı çıkıp güzel düşünüp güzel işler yapanlar yani bir iş oluşu çekip çevirerek çaba gösterenlerin diğerlerinden çok daha üstün olduklarından bahsediliyor. Yani sürekli haraket halinde olmak ve bunu yaparken de Allah'ı tesbih etmiş oluyor, insan diye düşünmekteyim.
Melda Yaşar

5 Ocak 2010 Salı

GÖKYÜZÜ

Bir balıktım akvuryumda, okyanusları özleyen. Okyanusum sendin. Bir yol bulabilsem kırabilsem sana doğru tüm engelleri. Derken okyanus ben oldum. Dolunayım oldun en karanlık gecelerimde, pırıl pırıl yakamozum oldun. Çırpınıp vurdum vurdum kayalıklara sen diye, köpük köpük coştum. Yüreğimin düş bahçelerinde en güzel tangoların tek kavalyesiydin. Müziğin en coştuğu anda, gözlerim başka hikayeler anlatıyordu gözlerine. Yüzleştim en büyük korkumla.
Hayallerimin içinde işte öylece duruyorlar simsiyah. Sadece korkular değildi belki engeller. Hayallari süsleyen başka beyaz küçük hayaller de vardı. Ve buna eşlik eden inançlar.
Şimdi önemsiz kaldı tüm hayaller, gidişlerin yanında. Almayı ve istemeyi hiç bilmeyen, hep veren ve verdikçe çoğalan bir yüreğin hayat hikayesiydi bu.
Hep veren bu koca yürek! Verdikçe, görevini her tamamlayışında, uçururdu kuşlarını özgürlüğüne, masmavi gökyüzüne. Uğurlama fasıllarına alışık bu yürek, öylece bakakalırdı arkalarından, özgürlüklerine kanat çırpışlarına. Dayanılmaz hüzünlerlerin bıraktığı koca boşlukla başbaşa kalırdı. İşte en büyük engel buydu! Nasılsa sen de uçacaksın vakti geldiğinde kendi özgürlüğüne.
Ama, ama bu kez uğurlama istemiyor bu yürek. Sen de uçacaksın belki ama, uçuşların bana olmalı Sevgili. Özgürlüğün kanat çırpışları bana olmalı! Benim yüreğime göç etmelisin, başka yüreklere değil. Gel bak! Yüreğimde sana, özgürce uçabileceğin koca bir gökyüzü var...


MELDA YAŞAR

1 Ocak 2010 Cuma

ÇOCUK VE EVLİLİK

Kardeşim, yalnız senin için bir sorgum var. Bunu bir sonda gibi ruhunun dibine atıyorum. Derinliğini anlamak için.
Sen gençsin, evlilik ve çocuk arzu ediyorsun. Fakat sana sorarım: Çocuk istemeye ehil bir adam mısın?
Sorarım: Zafere erişmiş misin? Kendi kendini zorlayan mısın? Duygularının hakimi misin? Erdemlerinin efendisi misin? Sorarım!
Yoksa arzun, hayvanlıktan ve zina ihtiyacından mı? Yalnız kalmaktan mı, kendinle geçinememekten mi geliyor?
İsterim ki, zaferin ve özgürlüğün çocuğu özlesin. Zaferine ve kurtuluşuna canlı anıtlar dikesin.
Kendinden ötesi için inşa etmelisin. Fakat bunun için önce kendin beden ve ruhça tam yapılı olmalısın.
İşin yalnız üretmekten ibaret olmamalı. Kendinden üstün varlık yaratmalısın. Bu iş için evlilik bahçesi sana yardım etmeli.
Daha yüksek bir varlık, bir ilk hareket, kendiliğinden dönen bir tekerlek, bir yaratıcı yaratmalısın.
Evlenme, iki kişinin bütün yarattıklarından daha üstün bir varlık getirme iradelerine derim. Böyle bir iradenin sahibi oldukları için iki kişinin birbirini saymasına derim.
Senin evliliğinin anlamı ve gerçeği bu olmalı. Fakat şu gereksizlerin evlilik dediği şey; buna ne ad vereyim?
Ah bu iki kişinin karşılıklı ruh yoksunluğu! Ah, bu iki kişinin karşılıklı ruh kirliliği! Ah, bu iki kişinin acınacak rahat düşkünlüğü!
Bunların hepsine evlilik diyorlar. Ve nikahlarının gökte kıyıldığını söylüyorlar. Bu gereksizlerin göğünü istemem. Bu ilahi ağda kucaklaşan hayvanları istemem.
Böyle evliliklere gülmeyin! Hangi çocuk ana-babasının haline ağlamak için nedene sahip değildir.
Şu adam, bana olgun ve dünyanın anlamını kavramaya yetkin göründü. Fakat karısını görünce dünyayı bir tımarhane sandım.
Şu adam, bir kahraman gibi gerçekleri aradı.Ve sonunda küçük ve süslü bir yalan yakaladı. Buna ''evliliğim'' diyor.
Şu adam, ilişkilerinde pek çekingen ve çok güç beğenirdi. Fakat birdenbire sonsuz olarak derneğini bozdu. Buna ''evliliğim'' diyor.
Şu adam, melek erdemlerine sahip bir hizmetçi arıyordu. Fakat birdenbire bir kadının hizmetçisi oluverdi. Şimdi yalnız bir melek olması kaldı!
Bütün alıcıları dikkatli görüyorum. Hepsinin hilekar gözleri var.
Çok kısa delilikler -siz buna aşk diyorsunuz. Ve evliliğiniz, uzun bir budalalık halinde bu kısa deliliklerinize bir son veriyor.
Kadına olan sevginiz ve kadının erkeğe karşı olan sevgisi... Sizin en iyi aşkınız bile şaşkın bir sembol ve acıklı bir alevden ibarettir. O ise daha yüksek yolları aydınlatacak bir fenerdir.
Biraz da kendinizden ötesi için sevin. Böyle sevmeyi öğrenin. Bunun için aşkınızın acı kadehini içmelisiniz.
En iyi aşkın kadehinde bile acılık vardır. Böylece insanüstüne sıcaklık getirir. Böylece yaratıcı, sana susuzluk verir.
Yaratıcıya susuzluk, insanüstüne özlem ve ok. Kardeşim söyle, evlilik iraden bu mu? Bu iradeyi ve bu evliliği kutsarım.

NİETZSCHE