1 Aralık 2010 Çarşamba

FANATİZM VE ETİKETLER

Son zamanlar da bakıyorum bakıyorum da çocuklarımız bir sürü koşuşturmacanın içinde sıkışıp kalmışlar. Nefes bile almakta zorlanıyorlar adeta. Zorlama ve baskı da cabası. Çocukluklarını yaşamalarına izin vermiyoruz. O küçücük oyun çocuklarına bir çok ağır yükler yükleniyor. Maalesef ki kendi dayatmalarımızla çocuklarımız kendisi olmuyor, siz oluyor kıyafetinden, saçından başından tutun da nerede nasıl okuyacağına kadar hayatının her aşamasına kadar, hiç onun ne istediğine özelliklerine yetenekelerine ve ruhuna bakmadan. Ve yıllarca yüreğinde bunların eksikliğini taşıyor.Nereye gitse götürüyor yanında, hiç yanımızdan ayırmadığımız çantamız gibi. Ve çocukluğunu yaşayan bu eksikliği taşımayan çocuklara karşı hem bir özenti içerisinde olmakla beraber hem de yüreğinde kin biriktiriyor diğrelerine. Böylece diğerleri hep öteki olarak kalıyor onun gözünde, ÖTEKİ. Belki de düşman olarak görüyor tüm ötekileri. Ve ne pahasına olursa olsun ezip geçmeyi öğreniyor. Ve bu durum öyle bir yansıyor ki topluma. Ekonomik, sosyal, siyasal ve dini yönlerden hep ötekileşiyoruz. Ötekileştikçe FANATİKLEŞİYORUZ. Fanatikleştikçe düşünme, araştırma, olup bitenleri ojektif bir biçimde görme yetimiz kayboluyor. Fanatikleştikçe bilimsellikten ve akılcılıktan uzaklaşıyoruz. Ve yine fanatikleştikçe sembollere, kişilere, içi boşaltılmış kavramlara körü körüne saplanıp kalıyoruz. Fanatikleştikçe fikirleri tartışmaktan, fikir üretmekten ve üretilen fikirlere sahip çıkmaktan uzaklaşıyoruz. Bunu yapmak bir yana fikir üreten insan öteki ise hiç düşünemden düşman kesiliyoruz ona. Yıllarca insnların kendi çıkarları menfaatleri uğruna üstünü örttüğü gerçekleri ortaya çıkaran insanları taşlıyor,elimizden gelen eziyeti yapıyoruz. Öyle ya yıllar yılı yerleşmiş kalıplaşmış hiç bir dayanağı olmayan tabuları yıkmak o kadar kolay değil. Fanatikleştikçe etiketlerimiz de artıyor, her alanda. Artık karşımızdakine etiketine göre değer verir olduk. Bir türlü beceremez olduk, karşımızdakine etketsiz, insan olarak bakmayı. Böyle olunca da hiçbir etikete sahip olmayan insanların yaşaması o kadar güçleşiyor ki hayatta. Çünkü böyleleri etiketi, etiketlemeyi asla kabul etmez. Onun, kendisinin özgürlüğünü kısıtladığını bilir. Çünkü hep kendi doğrularının peşindedirler. Ve karşısındakine sadece insan olarak bakar. Mücadelenin en çetinini de böyle insanlar yaşar. Tabi meselenin bir başka boyutu daha var. Karşınızdakini ne kadar insan olarak görmeye çalışsanız da, etiketini gururla taşıyan, fanatizm eseri insanlarla karşılaştığınızda, ister istemez geri çekilmek zorunda kalıyorsunuz. Çünkü onun tüm doğruları etiketinde saklı. Sizi kabullenmiyor bir türlü. Kendi etketindeki sahip olduğu doğruları size kabullendirmeye çalışıyor. Sizde kendi etiketini görmek istiyor. Göremeyince de doğal olarak ya sizi dışlıyor, ya size düşman oluyor ya da çekip gidiyor. Elbette ki, herkesin aynı olması beklenemez, elbette ki birbirine benzer insanlar bir arada olacak. Bu çok doğal. Ancak bu fanatizmin getirdiği etiketler eğer insana, insanlığa zarar verecek bir boyuta geliyorsa ve bu yüzden insanlar bölünüp parçalanıyor ve aynı ortamlarda birlikte yaşamaz hale geliyorsa bunun üzerinde durup derin derin düşünmek gerekiyor. Ben bu etketle işimi götürüyorum, işlerim yolunda diyenler de var elbette bunların içinde. Ancak gerçek olan bir şey var ki ne kalp tek başına bir işe yarar ne de aklını kullanmak tek başına. Kalbi devre dışına bırakan insanlar beyinlerini sadece kendi menfaatleri doğrultusunda kullanan kişiler haline gelirler. Aklını devre dışı bırakıp da sadece dünyaya kalp gözüyle bakanlar da her daim kandırılmaya müsait insanlardır. Fanatizmin esiri olmaya her daim adaydırlar. Oysa ki tablolar tek renkten oluşmazlar. Bir çok rengin o muhteşem uyumuyla bakanları hayran bırakan bir eser haline dönüşürler. Ruhumuzu coşturan eşssiz bir müzik senfonisi tek notadan oluşmaz hiç bir zaman. Tüm notaların ahenginde gizlidir güzelliğinin sırrı. Farklılıkların her biri birer bir renktir bizim için, güzel bir tablo kadar, ruhumuzu coşturan bir müzik eseri gibi hayatımızı güzelleştiren.

Melda Yaşar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder